HALF LiFE : 2 EPiSODE TWO

Yazar:



Uzadıkça uzadı mı? Evet. Değiştirip değiştirip önümüze mi koydular? Yine evet. Peki bu bizi sıktı mı? Kesinlikle hayır. Buyrun, yepisyeni, gıcır gıcır orange box'ımızın half-life 2 takipçileri için en nadide parçasının incelemesine geçelim hemen de, gerçekten hikâyeye bir şey ekliyor mu eklemiyor mu anlayalım.

Valve bundan uzun zaman önce half-life ile mükemmel bir formül yakalamıştı fps oyunlarında. Öyle ki konuşmayan, yaptığı ilk deneyde dünya'yı uzaylıların basmasına neden olan, sonra da tüm bilimsel kimliğini kenara bırakarak elin uzaylısını öldürmeye ant içen gordon freeman'ı oyun dünyasının en ünlü karakterlerinden biri haline getirmeyi başarmıştı. Ama başardığı bir şey vardı ki o şey call of duty'leri, crysis'i bu kadar eğlenceli yapan şeyin ta kendisiydi: oyuncuyu oyunun içine almak. Half-life'ın bulduğu bu formül sayesinde artık ara videolarda oturup izlemek zorunda değildik, karakterimizin suratını sürekli görmek zorunda değildik, çünkü aslında o karakterin ta kendisi bizdik. Hiç düşünmediniz mi neden gordon'un suratını oyun içinde hiç görmedik, neden sesini duymadık? Neden oyundaki tüm karakterler direkt olarak gözlerimizin içine baktı? Hepsi de bizi oyuna dahil etmek için tasarlanmış muhteşem fikirlerdi ve valve'in bugün geldiği yer işte bize bu yaşattığı duygudur; o yüzden ki bu firmadan kötü bir oyun çıkması artık imkânsız hâle gelmiştir diyebiliriz.

Evet, ne dedik, valve dedik, kötü oyun çıkarmaz dedik. Ama valve dekiler de insan. İnsan yaratığı yine her zamanki gibi para hırsına yenik düştü ve half-life'ın yeni bölümlerini episode'lar hâlinde çıkarmaya karar verdi biliyorsunuz. Bu hikâyeyi merak edenler için güzel, cebimizdeki para için kötü bir haber oldu tabii. Önce bir hatırlayalım hikâyemizi. Half-life 2'de city 17'nin göbeğinde bulunan kuleyi yıkmış ve tam ortam güllük gülistanlık oldu derken bu patlamanın sonuçlarını episode 1'de gördük. Patlama zincirleme bir reaksiyona yol açmış, bütün şehrin yok olma tehlikesi oluşmuştu. Gordon ve tüm video oyunu tarihinin en canlı ve sevimli karakteri alyx, birlikte şehirden son anda kaçmıştı.

İşte oyunu açar açmaz lost ve heroes dizilerinden alıştığımız şekilde 'previously on half-life' tadında bir videoyla geçtiğimiz oyunda neler olduğu anlatılıyor ve tam olarak episode 1'de bıraktığımız yerden devam ediyoruz. İlk bakışta fark edilen ilk şey, grafiklerin yaşını hiç ama hiç göstermiyor olması. Önceki oyunlar çoğunlukla kapalı mekanda geçmesine rağmen ep2'de daha ilk baştan açık alanda oyuna başlıyoruz. Hdr efektleri, motion blur efektleri suyun yansıma ve dalgalanma efektleriyle birleşince gerçekten de mükemmel denilebilecek bir doğal ortam oluşturulmuş. Doğal ortam deyince hepimiz crysis'le karşılaştırmayı düşündük oyunu ama half-life'a o kadar haksızlık yapamayız ama yine de söylemekte yarar var, crysis'in çevre grafikleriyle yarışacak seviyede değil grafikler tabii ki.

Oyun ana hikâyeyi devam ettirmek açısından pek bir şey yapmıyor. Şehir yok olmuş, biz kurtulmuşuz ve ne olduğu belirsiz bir portal açılmış gökyüzünün orta yerine. Oyun nedense bana sürekli zorlaya zorlaya hikâyeyi uzatıyormuş gibi geldi. Tam aklımızdaki bir sorunun çözümüne ulaşıyoruz, bir de bakıyoruz cevabı bulduğumuz yerde aklımıza beş tane daha soru girmiş. O yüzden hikâye açısından ilginç şeyler öğrensek de aşırı bir ilerleme beklemeyin.
Oyunda tek tabanca takıldığımız bölümler yok denecek kadar az. Hem de artık sadece alyx değil, tüm direnişçiler ve bizim yanımızda bulunan yaratıklarla birlikte çarpıştığımız bölümler var ki atmosfere katkısı gerçekten büyük olmuş. Ve belirtmeliyim ki, harita büyüklüğü arttıkça oluşan ulaşım süresinin artması sorunu birçok taşıt kullandığımız bölümler sayesinde çözülmüş.

Sesler ise oyunun başarılı olduğu bir başka nokta. Ses efektlerinin çoğu zaten eski oyunlarda kullanılan efektler; ancak sanki kayıtları bir önceki bölüme göre biraz daha iyi yapılmış gibi geldi. Seslendirmeler ise hâlâ aynı derecede mükemmel ve atmosfere katkısı çok yüksek.

Sonuç olarak para kazanmaya yönelik üretilmiş gibi dursa da, valve'in yarattığı formülü sonuna kadar uygulayan ve geliştirerek oyuncuyu oyunda hissettirmeyi başaran bir oyun olmuş half life 2: episode 2. Zaten her durumda almanızı önerdiğim orange box'ı aldığınızda bir kenara itilmeyecek kadar güzel bir oyun, ve kesinlikle denemelisiniz.

0 yorum → "HALF LiFE : 2 EPiSODE TWO"

Yorum Gönder

Abone Olun

PageRank

Son Yazılar

PageRank

2.06.2008

HALF LiFE : 2 EPiSODE TWO



Uzadıkça uzadı mı? Evet. Değiştirip değiştirip önümüze mi koydular? Yine evet. Peki bu bizi sıktı mı? Kesinlikle hayır. Buyrun, yepisyeni, gıcır gıcır orange box'ımızın half-life 2 takipçileri için en nadide parçasının incelemesine geçelim hemen de, gerçekten hikâyeye bir şey ekliyor mu eklemiyor mu anlayalım.

Valve bundan uzun zaman önce half-life ile mükemmel bir formül yakalamıştı fps oyunlarında. Öyle ki konuşmayan, yaptığı ilk deneyde dünya'yı uzaylıların basmasına neden olan, sonra da tüm bilimsel kimliğini kenara bırakarak elin uzaylısını öldürmeye ant içen gordon freeman'ı oyun dünyasının en ünlü karakterlerinden biri haline getirmeyi başarmıştı. Ama başardığı bir şey vardı ki o şey call of duty'leri, crysis'i bu kadar eğlenceli yapan şeyin ta kendisiydi: oyuncuyu oyunun içine almak. Half-life'ın bulduğu bu formül sayesinde artık ara videolarda oturup izlemek zorunda değildik, karakterimizin suratını sürekli görmek zorunda değildik, çünkü aslında o karakterin ta kendisi bizdik. Hiç düşünmediniz mi neden gordon'un suratını oyun içinde hiç görmedik, neden sesini duymadık? Neden oyundaki tüm karakterler direkt olarak gözlerimizin içine baktı? Hepsi de bizi oyuna dahil etmek için tasarlanmış muhteşem fikirlerdi ve valve'in bugün geldiği yer işte bize bu yaşattığı duygudur; o yüzden ki bu firmadan kötü bir oyun çıkması artık imkânsız hâle gelmiştir diyebiliriz.

Evet, ne dedik, valve dedik, kötü oyun çıkarmaz dedik. Ama valve dekiler de insan. İnsan yaratığı yine her zamanki gibi para hırsına yenik düştü ve half-life'ın yeni bölümlerini episode'lar hâlinde çıkarmaya karar verdi biliyorsunuz. Bu hikâyeyi merak edenler için güzel, cebimizdeki para için kötü bir haber oldu tabii. Önce bir hatırlayalım hikâyemizi. Half-life 2'de city 17'nin göbeğinde bulunan kuleyi yıkmış ve tam ortam güllük gülistanlık oldu derken bu patlamanın sonuçlarını episode 1'de gördük. Patlama zincirleme bir reaksiyona yol açmış, bütün şehrin yok olma tehlikesi oluşmuştu. Gordon ve tüm video oyunu tarihinin en canlı ve sevimli karakteri alyx, birlikte şehirden son anda kaçmıştı.

İşte oyunu açar açmaz lost ve heroes dizilerinden alıştığımız şekilde 'previously on half-life' tadında bir videoyla geçtiğimiz oyunda neler olduğu anlatılıyor ve tam olarak episode 1'de bıraktığımız yerden devam ediyoruz. İlk bakışta fark edilen ilk şey, grafiklerin yaşını hiç ama hiç göstermiyor olması. Önceki oyunlar çoğunlukla kapalı mekanda geçmesine rağmen ep2'de daha ilk baştan açık alanda oyuna başlıyoruz. Hdr efektleri, motion blur efektleri suyun yansıma ve dalgalanma efektleriyle birleşince gerçekten de mükemmel denilebilecek bir doğal ortam oluşturulmuş. Doğal ortam deyince hepimiz crysis'le karşılaştırmayı düşündük oyunu ama half-life'a o kadar haksızlık yapamayız ama yine de söylemekte yarar var, crysis'in çevre grafikleriyle yarışacak seviyede değil grafikler tabii ki.

Oyun ana hikâyeyi devam ettirmek açısından pek bir şey yapmıyor. Şehir yok olmuş, biz kurtulmuşuz ve ne olduğu belirsiz bir portal açılmış gökyüzünün orta yerine. Oyun nedense bana sürekli zorlaya zorlaya hikâyeyi uzatıyormuş gibi geldi. Tam aklımızdaki bir sorunun çözümüne ulaşıyoruz, bir de bakıyoruz cevabı bulduğumuz yerde aklımıza beş tane daha soru girmiş. O yüzden hikâye açısından ilginç şeyler öğrensek de aşırı bir ilerleme beklemeyin.
Oyunda tek tabanca takıldığımız bölümler yok denecek kadar az. Hem de artık sadece alyx değil, tüm direnişçiler ve bizim yanımızda bulunan yaratıklarla birlikte çarpıştığımız bölümler var ki atmosfere katkısı gerçekten büyük olmuş. Ve belirtmeliyim ki, harita büyüklüğü arttıkça oluşan ulaşım süresinin artması sorunu birçok taşıt kullandığımız bölümler sayesinde çözülmüş.

Sesler ise oyunun başarılı olduğu bir başka nokta. Ses efektlerinin çoğu zaten eski oyunlarda kullanılan efektler; ancak sanki kayıtları bir önceki bölüme göre biraz daha iyi yapılmış gibi geldi. Seslendirmeler ise hâlâ aynı derecede mükemmel ve atmosfere katkısı çok yüksek.

Sonuç olarak para kazanmaya yönelik üretilmiş gibi dursa da, valve'in yarattığı formülü sonuna kadar uygulayan ve geliştirerek oyuncuyu oyunda hissettirmeyi başaran bir oyun olmuş half life 2: episode 2. Zaten her durumda almanızı önerdiğim orange box'ı aldığınızda bir kenara itilmeyecek kadar güzel bir oyun, ve kesinlikle denemelisiniz.

0 | YORUM:

Labels

OYUNLAR HAKKINDA HABERLER, TANITIMLAR, İNCELEMELER, TAM ÇÖZÜMLER, HiLELER VE DAHA FAZLASI ...

Categories

ӨΥЦПDЦПΥi - OYUN ANALİZ BLOGU: HALF LiFE : 2 EPiSODE TWO.
Anarschi Hit Adam